Ekonomi yönetimi övünüyor: “Türkiye’ye kaynak akıyor” diyorlar. Gerçekten de, son dönemde Türkiye’ye bir sıcak para girişi olduğu açık. Ancak bu paranın kaynağı ve sürdürülebilirliği hakkında ciddi soru işaretleri var. Yabancılar veya “bıyıklı yabancılar” büyük miktarda döviz bozdurup, yüksek faiz oranlarından yararlanarak kısa vadeli kâr elde ediyor. Bu, bir saadet zincirine benziyor ve Türk Hazinesi’nin tükendiği yere kadar devam edebilir.
Maslow’un ünlü ihtiyaçlar listesine göre, insanların önce temel fizyolojik ihtiyaçlarını karşılaması gerekir: yemek yemek, su içmek, nefes almak gibi. Ancak bu temel ihtiyaçlar karşılandıktan sonra güvenlik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlar gelir. Türkiye ise bu iktidar döneminde, Maslow’un piramidinin en alt basamağında takılıp kalmış durumda. Halkın büyük bir bölümü geçim derdinde. Ücretler düşük, enflasyon yüksek, işsizlik ise her geçen gün artıyor. Bu nedenle Türkiye’nin asıl gündemi hayat pahalılığı ve işsizliktir.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yaptığı açıklamalar ve kamuda alınan göstermelik tasarruf kararları, halkın yaşam koşullarını iyileştirmekten uzak. Hükümetin ekonomi politikaları, kısa vadeli sıcak para girişine dayanırken, uzun vadeli sürdürülebilir bir büyüme ve kalkınma sağlamıyor. Halkın büyük çoğunluğu için hayat pahalılığı ve geçim derdi ilk sırada yer alıyor.
İktidar ise yapay gündemlerle bu sıralamayı değiştirmeye çalışıyor. Örneğin, yerel seçimlerden sonra gündeme getirilen “yeni anayasa ihtiyacı” söylemi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, mevcut anayasanın Türkiye’yi taşıyamadığını ve yeni bir sivil anayasaya ihtiyaç olduğunu söylüyor. Ancak vatandaşın gündeminde anayasa yok; geçim sorunu var. Halkın ilk sıradaki ihtiyacı, geçim derdine çare bulmak.
Türkiye’nin anayasa sorunu yok mu? Elbette var. Ancak bu, halkın ilk sıradaki ihtiyacı değil. Yeni anayasa ihtiyacı, iktidarın ihtiyaç listesinin başında yer alıyor. Mevcut anayasa, 1982’de askerler tarafından yapılmış olabilir ama tam 21 kez değiştirilmiş ve sivilleşmiştir. Bugünkü anayasanın sorunu, cumhurbaşkanlığı-hükümet sistemi olarak anılan, bütün yetkilerin cumhurbaşkanında toplandığı bir “tek adam rejimi” öngörmesidir.
İktidar, kendi yaptığı anayasaya bile uymuyor. Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarını uygulamıyor. Mevcut anayasaya uymayan bir iktidarın, yeni anayasa ihtiyacı olduğunu söylemesi abesle iştigaldir. Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı varsa; bu anayasa, yeniden parlamenter sistemi öngören, güçler ayrılığı ilkesine dayanan, hukukun üstünlüğünü kabul eden, insan hak ve özgürlüklerini genişleten, demokratik ve laik bir anayasa olmalıdır. Ancak iktidarın bu yönde bir talebi yok.
Muhalefetin bu yapay tartışmalara girip zaman kaybetmesi, halkın gerçek ihtiyaçlarını göz ardı etmesine neden olur. Halkın ihtiyaç listesinin ilk sırasında geçim sorunu yer alıyor. Muhalefet, bu sorunu nasıl çözeceği üzerinde çalışmalı ve halka gerçekçi çözümler sunmalıdır. Türkiye’nin geleceği, kısa vadeli saadet zincirlerinden ve yapay gündemlerden kurtulup, halkın gerçek ihtiyaçlarına odaklanmakla şekillenecektir.