24.05.2024 Nüfus ve Ekonomik Çıkmaz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin nüfus artışındaki yavaşlamadan şikayet ederek bunun “varoluşsal bir tehdit, bir felaket” olduğunu belirtti. Türkiye’nin nüfus artış hızı binde 7’den binde 1,1’e düşmüş durumda ve bu, Cumhuriyet tarihinin en düşük artış hızı. Ancak bu düşüşün arkasındaki sebepler, yalnızca demografik değil, ekonomik ve sosyal sorunlarla da bağlantılı.

Türkiye’de gençler iş bulmakta zorlanıyor. İşsizlik yüksek, enflasyon kontrolden çıkmış ve hayat pahalılığı zirvede. Böyle bir ortamda insanlar geleceğe güvenemiyor, evlenmek ve çocuk sahibi olmak ise giderek zorlaşıyor. Bir iş bulmanın zorluğu, düşük maaşlar, yüksek kiralar ve artan yaşam maliyetleri, gençlerin evlenip aile kurmasını neredeyse imkansız hale getiriyor. Çocuk sahibi olmayı düşünenler ise ekonomik belirsizlikler ve geçim sıkıntıları nedeniyle bu düşüncelerini erteliyor.

Ekonomik sıkıntılar yalnızca gençleri değil, emeklileri de derinden etkiliyor. Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında en düşük emekli maaşı veren ikinci ülke konumunda. Emekli maaşları, yıllar içinde enflasyon karşısında eridi ve bugün asgari ücretin bile altında kaldı. Emekliler, hayat pahalılığı ve artan yaşam maliyetleri karşısında geçim sıkıntısı yaşıyor. TÜRK-İŞ’in verilerine göre, dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 17 bin 725 lira, yoksulluk sınırı ise 57 bin 736 lira olarak belirlendi. Ancak en düşük emekli maaşı sadece 10 bin lira. Bu rakamlarla, emeklilerin sağlıklı ve insanca bir yaşam sürmesi mümkün değil.

Ekonomik belirsizlikler ve yüksek yaşam maliyetleri, nüfus artış hızını da olumsuz etkiliyor. Çocuk sahibi olmanın getirdiği mali yükler, genç çiftleri çocuk yapmaktan alıkoyuyor. Çocuğun eğitim masrafları, sağlık giderleri ve genel yaşam maliyetleri, pek çok aile için altından kalkılması zor bir yük haline gelmiş durumda. Özel okulların yıllık ücretleri ve yüksek yuvaya gönderme maliyetleri, çocuk sahibi olmayı lüks haline getiriyor. Bu ekonomik zorluklar, nüfus artış hızının düşmesine ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dile getirdiği “varoluşsal tehdit” algısına yol açıyor.

CHP, bu sorunları çözmek için öğretmenler, emekliler ve emekçiler için mitingler düzenliyor. Emeklilerin maaşlarının artırılması ve maaş bağlama oranlarının yükseltilmesi gerektiğini savunuyor. Ancak bu yeterli değil. Asgari ücretin yılda bir kez artırılması kararı da yetersiz kalıyor. Hayat pahalılığı ve geçim sıkıntıları, ancak köklü ekonomik reformlar ve sosyal politikalarla çözülebilir.

Türkiye’nin gerçek gündemi, hayat pahalılığı ve işsizliktir. Yeni anayasa tartışmaları, halkın geçim derdini unutturmamalıdır. İktidarın yapay gündemler yerine, halkın gerçek ihtiyaçlarına odaklanması gerekiyor. Türkiye’nin yeni bir anayasaya değil, demokratik ve laik değerleri güçlendiren, insan hak ve özgürlüklerini genişleten, hukukun üstünlüğünü sağlayan köklü reformlara ihtiyacı var.

Nüfus artış hızını artırmak, gençlere iş imkanı sağlamak ve emeklilerin yaşam koşullarını iyileştirmek için ekonomik istikrar ve güvenin sağlanması gerekiyor. Bu, ancak tutarlı ve sürdürülebilir politikalarla mümkün olabilir. Türkiye’nin geleceği, kısa vadeli çözümler ve yapay gündemlerle değil, halkın gerçek ihtiyaçlarına odaklanan politikalarla şekillenecektir.