Maymunlar Cehennemi: Yeni Krallık” filmiyle, bu uzun soluklu serinin sinemadaki varlığını sürdürecek olmasından emin oldum. Sinemanın bu cesur evreninde, maymunların hükümranlığını izlemek, tuhaf bir şekilde beni hep heyecanlandırmıştır.
Film, serinin önceki yapıtlarındaki temelleri daha da genişleterek, efekt ve anlatım kalitesini zirveye taşıyor. Rick Baker’ın başyapıtı makyaj çalışmalarından sonra, Andy Serkis’in devrimsel hareket yakalama teknolojisiyle harmanlanan CGI karakterler, artık sadece dijital yaratıklar olmaktan çıkıp, gerçek bir oyunculuk derinliği sunuyor. Özellikle yakın çekim sahnelerde, maymun karakterlerin yüz ifadelerindeki her bir duygu nüansı, izleyiciye duygusal bir gerçekçilik sunuyor.
Yönetmen Wes Ball, “Labirent” serisindeki tecrübelerini burada da konuşturmuş. Ancak asıl ilham kaynağı olarak gördüğüm, onun “Ruin” adlı kısa filminden geliyor. Bu kısa filmdeki yıkım estetiği, “Yeni Krallık”ta apokaliptik bir doğa tasviriyle yeniden hayat bulmuş. İnsan medeniyetinin izlerini yavaş yavaş silen doğa, bu serinin post-apokaliptik çizgisini pekiştiren güçlü bir görsel unsura dönüşmüş.
Filmin hikâyesi ise, Kartal klanının genç üyelerinin ergenlik ritüelleriyle başlıyor ve bu, insanın ilkel topluluklardaki bağlarını hatırlatan bir giriş sağlıyor. Noa, Soona ve Anaya’nın maceraları, serinin gelecekteki filmlerine zemin hazırlarken, aynı zamanda izleyiciye karakter derinliği ve bir bağ kurma şansı sunuyor.
Maymunlar ve insanlar arasındaki bu yeniden yapılanma süreci, “Yeni Krallık”ı sadece bir geçiş filmi olmaktan çıkarıp, kendi içinde bütünlüklü ve bağımsız bir hikaye sunuyor. Bu seriyi izleyenlerin bu yeni bölüme bayılacağına şüphe yok, ancak bilim kurgu meraklıları için de kaçırılmaması gereken bir yapıt olduğunu düşünüyorum. Yeni Krallık, sadece görsel bir şölen değil, aynı zamanda düşündürücü bir felsefi yolculuk sunuyor.
Puanım 10/7